Hakem camiasında 14 yıl hakemlik yaptım. Maçlarına çıkma hayaliğni kurduğum 3 büyükler, derbiler dahil tüm takımların maçlarında görev yaptım. Hakemlik yaparken inanın camianın içinde bulunduğu durumu şimdiki kadar fark edememiştim.
O zaman sadece maçlara kenetleniyorsunuz, antrenman, maç, koşular ve sınavlar.
Hakemin Sesi olarak şimdi içinde bulunduğum durum değişti. Ünlüyönetmen ve senarist Atıf Yılmaz'ın 1991 yılında yayımladığı anı kitabının adı şöyleydi; Hayallerim, Aşkım ve Ben.
Benim de şimdi Hayallerim ve aşkım: hakemler.. Camiadan gelen sesler beni kendilerine çağırıyor ve feryatlarını hıçkırarak sohbet etmek istiyorlar. Mesafeler "gözüyle" sevenler içindir. "Gönülden"sevenlerin zaten mesafesi olmaz.
Liglerde sona yaklaşılıyor. Ligler bitince hakemlerin terfileri gerçekleşecek. Büyük bir kesim üzülecek azınlık sevinecek. Kimileri terfi edecek, bazıları düşecek bazıları da yerini koruyacak.
Camiayı yönetenlerden terfi döneminde beklentilerimiz var. İsterseniz bunları şöyle sıralayalım..
1- Niyetlerin adil olması (bir kasıt olup olmadığı) amca , dayı, ahbap- çavuş, komiteye yakınlığı, bu bizim çocuk vs
2- Süreçlerin adil olması (sonuca giden yolun ve yöntemlerin ne derece adil olduğu)
3- Sonuçların adil olması.
Hiçbirimiz insanların kişisel gayretiyle ya da alın teri ile elde ettikleri başarıyı adaletsiz bulmayız; ama birilerinin “durumdan çıkar sağlamasını” hepimiz “haksızlık” olarak değerlendiririz.
Camianın istediği tek şey var ”ADALET”
Hiç kimse bulunduğu konum gereği duygusal ve de bencil davranmamalı.
“Sonuçların” yani kimin nerede görev alacağı değil aynı zamanda “niyetlerin” de adil olması gerekir.
Burada yöneticiler kantara çıkacaklar. Biz sonuçlar açıklandığında göreceğiz bencil mi davranmışlar yoksa hak edenin hakkını Sezar’a mı vermişler?
Kimsenin sebep olmadığı “haksız sonuçları” kendi başımıza bile gelse, kolay kabullenirken sonucu doğuran yol ve yöntemlerin -süreçlerin- kasıtlı olarak kurgulandığını düşündüğümüz durumlarda adalet duygumuz rencide olur.
Dolayısıyla hakem camiası için “niyetin” ve “sürecin” adil olması,“sonucun” adil olmasından daha fazla önem taşır. Bazen elde ettiklerimizi hiç beğenmesek de sürecin adil işlediğine inanmamız halinde, sonucu “hakkım buymuş” diye kabul ederiz.
Bu nedenle başarılı ve huzurlu bir hakem camiası ortamı yaratmanın önkoşulu, görev yaparken alınan kararların “adaletli” olarak alınmasıdır. Sonuçlar her zaman adil olmasa bile “niyetlerin” ve “ yöntemlerin” adil olması gerekir.
Bunu sağlama görevi elbette “MHK’ya aittir. Bunu başaramayan komitenin camiada huzuru ve başarıyı yakalamaları mümkün değildir. Kısa zamanda başarı elde edilse bile bu başarı sürdürülebilir olmaz.
Hakem camiasının her bireyi adil muamele görmek, adil davranılacağından emin oldukları ilişkilerin parçası olmak istiyor.
Adalet, bize bütün ilişkilerimizde rehberlik eden bir değerdir.
Camia olarak yaşadığımız bütün sorunların kökeninde adalet eksikliği karşımıza çıkıyor. Görevlendirmelerde ve kişisel ilişkilerimizde bir sorun varsa orada mutlaka adalet zedeleniyor demektir. Eğer daha huzurlu, daha verimli, daha uygar ilişkiler arzu ediyorsak hepimiz her ilişkimizde adalet duygusunu yüceltmeliyiz.
UEFA, hakemlerden Önleyici hakemlik yapmalarını istiyor ya? Biz de önleyici habercilik yapalım..
Bazıları değişir mi? değişmez mi? Hep beraber bekleyip göreceğiz.
Umut; insanın içinde iyimserliğiyle birlikte oluşan beklentidir. Karanlığın en yoğun olduğu anlar da bile aydınlığa en yakın olduğu andır.
Umarım camiamızın yöneticileri adil davranış biçimi sergileyerek klasmanlar yaparlar..
İnsanların yaşamlarında bir umut bir de korku vardır. İnsanlar korksa da, umsa da geleceği mutlak öğrenmek ister.
Yazımıza şöyle son verelim..
Umuda kurşun sıksa da ölüm,
Umuda kurşun işlemez gülüm..
|